farkettiklerim

ramazan ayı boyunca sinemada hiç bişey olmuyomuş, bayramda vizyonları dolduruyolarmış..istanbulda bayram adeti de sinema olmuş ne yazık ki..
soda ayran güzel kokulu ama lezzetsiz bir içecek olmuş
bayram öncesi alışveriş için ideal yer profilo imiş, önce cevahirde dolandım, alıp almayacağım garanti olmayan bişey için 10 dk sırada beklemek istemediğim için profiloya gittim, doğru tercihmiş
massimo dutti'de çok güzel ve farklı şeyler var, ama çok pahalılar, indirimde kesin uğramak lazım
taxi driver filmindeki Iris, Jodie Foster'miş, kendime koca bir günaydın diyorum:)
yarım gün çalışınca ne de güzel oluyomuş..

kad'madeğer

Çok kötü bir hafızam var, nitekim bu işyerinde de kanıtlandı, o yüzden artık herşeyi yazmaya karar verdim, halbuki eskiden aklıma daha kolay tutabiliyordum...belki halen aklımdalar ama bir indexleme problemim var..okuduklarımı izlediklerimi bir blogta tutmaya karar verdim, kad'madeğer koydum adını, artık herşey için blog açarsam sonu ne olcak bilmiyorum...

bucket list

ayşe de söylemişti http://beforeidieiwantto.org/ sitesinin benzeri yapılsa ne olur diye, aslında bu yapılan bucket list'miş. İşte Morgan Freeman ile Jack Nicholson'ın bucket list'i:
Tamamen yabancı birisine iyilik için yardım et,
Ağlayıncaya kadar gül.
Görkemli bir şey yap,
Mustang Shelby sür,
Dünyanın en güzel kızını öp,
Gökyüzü dalışı yap...
Filmin sonunda listedeki maddeleri yerine getiriyorlar, Jack N'ın parası, Morgan F'nın hayat sevgisi var..ben mi kötüyüm bilmiyorum ama bu filmden şu sonuç da çıkıyor; listedekileri yapabilmek için zengin kanka şart..

karanlık





santralde elektrik üretimi durmuş, çok mu karanlık oldu ne? merdivenler, camlar, ters ışık ve mekanı dolduran mankenler ve santral istanbul..
karanlık fotoğrafta modeli mümkün olduğunca en aydınlığa koymak gerekiyo, yoksa modelli fotoğrafın anlamı kalmıyor tabi..bir de çok karanlık fotoğraf çok boğuyor,ben kendi fotoğraflarımdan boğuldum.

Havacılık Müzesi

Havacılık müzesi Yeşilköyde tren istasyonuna yakın askeriyeye bağlı bir müze...Kapalı alanda maketlerle, yazılarla Türk havacılık tarihi anlatılıyor. Hazerfan Ahmet Çelebiyle başlıyor, Galata kulesinden uçarkenki maketi yapılmış. Dünyanın ilk uçan insanı.. Makette şaşkın bakan yeniçerilerin üzerinden hurra süzülüyor..makete baktıkça insanın uçası geliyor...bence hazerfan zaten başka bir şehirde olsaydı uçmazdı, onu uçmaya çeken şey de İstanbulun güzellikleri olmuştur diye düşünüyorum. lagari hasan çelebi ise füze benzeri bişeyle havalanan ve yere inebilen ilk insan..yani türklerin havacılık tarihi gururla başlıyor..sonrasında ara dönemde padişahların uçmaya olan ilgisi anlatılıyor ve sıra geliyor kurtuluş savaşı ve dünya savaşındaki durumumuza, yokluklarla insanlarımızın neler yaptığını görüyoruz. 3 uçakla savaşmak, sonrasında alınan uçaklar ama uçak kullanıcak pilot olmaması ya da işgal bölgelerinden kurtarılan uçaklar..Uçakla gelen saldırılarda ise tüfeklerin uçaksavar olarak kullanılması..Yokluk içinde geçen günler.. Sonrasında Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş'un çalışmaları anlatılmış. Ayrı ayrı uçak fabrikası kurarak uçak üretimini başlatmışlar. Natoya giriş sürecimizle ve Amerikanın yardımlarıyla fabrikaları kapatılıyor. Gururla başlayan ama uzun bir süre atıl kalan Türk havacılık tarihinde gurur kaynağı olmuşlar. Hayatları kesinlikle okunmalı ve dersler çıkarılmalı...Ve Dünyanın Kadın ilk savaş pilotu Sabiha Gökçen, Dersim harekatına erkek pilotlarla beraber katılıyor. İşin garip tarafı o zamanlar şimdiki gibi simülasyon eğitimleri de yok, yani savaş pilotu ama pratiğini savaşta yapıyor..gökçen soyadını ise tabiki Atatürk veriyor, ama henüz Sabiha Hanım havacılıkla ilgilenmiyor o dönemlerde..sonrasında gelişiyor.
Müzenin açık alanında ise uçaklar, helikopterler, roketler var. Keşke bir kaç uçağın helikopterin içini de gezdirselerdi, kesinlikle daha etkileyici olacaktır.
Sonuç olarak kesinlikle gezilmesi, görülmesi gereken bir müze, hem havacılık adına çok şey öğrenilebilir hem de Türk tarihinden önemli bir kesit sunuyor. Dışa bağımlı hale geldiğimiz müzede alenen anlatılmasa bile kanıtları da müzede sergilenmiş oluyor. Gururla başladığımız bir alanda bile herkesten geri kalabiliyoruz...

TRT3

TRT3 spor aktivitelerini izlemek için iyi bir kanal, şu aralar paralimpik olimpiyatları var, bu olimpiyatlar fiziksel, zihinsel ve duyusal eksikliği olan sporcuların katıldığı bir spor olayı. Paralimpik kelimesi aslında paraplegic (belden aşağısı felçli) ve Olympic kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş. Ama günümüz resmi açıklamasına göre paralimpik, Yunancadaki para- (yanında) kelimesinden türetilmiş. Bununla da olimpiyat oyunlarına paralel yürütülen yarışma anlamı çıkıyor. (Bu kelimenin anlamını ararken seslisozluk'te aranılan kelimenin etimolojik bilgisinin gösterildiğini farkettim. latince bişiler öğrenmek için fırsat..)

Bugün ayrıca Sivasta yapılan Dünya Bayanlar 3 Bant Bilardo Şampiyonası vardı, Sivasta yapıldığından haberim yoktu, izlemeye başladım allah allah diyorum, Türkler amma da reklam vermiş:) bir kaç saniye sonra algıladım ve koptum. O spor salonu da heralde Cumhuriyet döneminde yapılmış, böyle bi tribün olamaz ya...ama güzel kısmı, salonda klasik müzik çalıyo, insanlar sayı olunca alkışlıyolar, takip ediyorlar...yarışmacılar da çok asil zaten..Gülşen Degener finale çıksa salon heralde yıkılırdı, yenisini yaptırmak için fırsat olurdu aslında, ama saolsun gene de 3. olmayı başardı.

2008 pekin fotoğraflar

olimpiyat resmi web sayfasında (en.beijing2008.cn) inanılmaz güzel fotoğraflar var, kesinlikle oraya gidip fotoğraf çekmeliyim dedirten kareler..işte sporcu fotoğraflarına bir kaç örnek...


soldaki fotoğraf antrenman sırasında çekilmiş yukardaki ise okçulukta altın madalya alan çinli sporcuya ait



Fotoğrafta senkronizasyonun iyi durduğunu düşünüyorum, daha doğrusu bi simetri hastalığım da var, kapanış töreninde de sahnedeki bi sürü insan ve hareketleri üzerine bi de renkler binince çok şık olmuş