iyilik

herkes tüm sorumluluklarını yerine getirse kimsenin iyilik yapmasına gerek kalmaz diye düşünülebilir mi?? bu düşünce çok mu acımasızca acaba??

doğal seleksiyon

doğal seleksiyon güçlü olanın kazanması ve kötünün yok olmasıdır; insanların karşı tarafı beğenisi altında da aslında da soyunu en iyi şekilde devam ettirebilme güdüsü yatıyor, güçsüz olanın beğenilmemesiyle birlikte bozuk genetik yapıların da kaybolması lazım.. ama artık insanları birbirlerine çekici gösteren faktörler değişti, parası olan insanlar daha kolay birilerini elde edebiliyor..bir de estetik ameliyatlarla birlikte kimin aslında gerçekten güzel olduğu anlaşılamıyor, eskiden anasına bak kızını al diye bi söz vardı, artık kızlar için inanılmaz değişim gösterme olanakları var...hal böyle olunca da kötü genler kaybolmadan kuşaktan kuşağa iletilebilme imkanı buluyor. bir de şurdan bakmak gerekiyor, bilimle uğraşan insanların diğer insanlara göre daha zeki olduklarını varsayarsak bu insanlar diğerlerine göre daha antisosyal tipler oldukları için evlenme olasılıkları da diğerlerine göre düşük olabilir.bu durumda daha zeki insanların üremeleri daha az olacağından insan soyu gitgide aptallaşabilir. Sonuç olarak insanların seleksiyonu için çok fazla parametre var, ilk önce sadece günümüzde insanlar üzerinde doğal seleksiyonun olamayacağını düşünürken parametre çokluğundan ötürü artık hiçbir zaman bunun olamayacağını düşünmeye başladım.

pazartesi kadıköy


3 gündür kadıköyde eğitimdeydim, bugün eğitimin de erken bitmesiyle fotoğraf makinamla attım kendimi kadıköy sokaklarına.. haftaiçi kim dolaşıyomuş bu sokaklarda bi bakayım dedim, işte haftaiçi özgür olan insanlar...




darwin ödülleri

modern zamanlarda doğal seleksiyonu araştırırken darwinawards sitesini buldum, abuk subuk şekillerde ölmeyi başaran insanlara, gen havuzunu iyileştirdikleri için verilen ödüllermiş. Kısaca trajikomik ölümler ödülleri topluyor da diyebiliriz. Örnek olarak açılıp kapanan bir köprü açıkken üzerine sadece mayo giymiş motorcu bir genç motoruyla açık köprüyü geçmeye çalışır, sonuç suyun içinde ölümle sonuçlanır. başka bir tanesi de piercinglerinden bir devre yapıyor ve vücuduna elektirik veriyor, sonuç yine aynı. site sahipleri Türk gazetelerindeki 3.sayfalara bi baksa ödül vericek bi sürü şey bulabilir aslında..ama türkler darwini antipatik:) buldukları için ödülü de kabul etmezler...darwin awards isimli bir film bile varmış, olayı anlamlandırmak için filmden bir kare kullanalım yan tarafta..

aspirinli bambu

oxxo'nun en sevdiğim yanlarından biri de özel zamanlarda çiçek hediye etmesi, geçen sene bu aralar ordan bir çift bambu almıştım, bambucuklarımı çok seviyordum. İlk önce bi kupanın içinde ikamet ettiler sonra da evimde rahat etsinler diye onlara koçtaştan güzel bi vazo aldım, ama içine de mavi taşlar alıp ortamı renklendirdim. Güle oynaya yaşayıp giderken bambuların yerinde saydığını büyümediğini düşündüğüm için üzüldüm ve ne yapsam etsem diye düşünürken aklıma kurtarıcı olarak aspirin geldi...ve sadece bir tane aspirin attım, cup cup, aspirin eridi, kayboldu, bambunun köklerine doğru... sonrasında sevgili bambularım sararmaya başladı hemen alıp suyunu değiştirsem de fayda etmedi sarılığı geçmedi..en son kökünden budamak zorunda kaldım, şimdi bi pet şişenin içinde odunsuz sadece yaprak olarak yaşıyorlar..o eski halinden eser yok şimdi...ben yaptım siz yapmayın bambuya aspirin vermeyin:) acaba supradin mi verseydim:)



gülten















çiçek kız gül'ten..bayramlarda ve tatillerde beni bekleyen komşu kızı, sevgili arkadaşım gülten..benim çocukluğumda da zeynep teyzenin kızı seher abla vardı, ilk çocukluk arkadaşım odur..ne yapıyoduk hatırlamıyorum ama peşinden ayrılmıyomuşum annem öyle der..seher, "sabahın güneş doğmadan önceki zamanı" demek, aslında hem soğuk olur hem karanlık..ama olsun seher ablam benim için bir güneş olmuştu...işin acı tarafı aradan yıllar geçtiğinde o benim için yabancı birine dönüşmüştü..ben de bir gün gülten için yabancı biri olucam ühü ühü ama en azından elimde küçük gülten fotoğraflarım kalacak..aslında bu fotoğrafları koyarken aklıma ilk Dıranasın Fahriye Abla şiiri gelmişti, "ne şirin komşumuzdun sen, fahriye abla!" dizesinden dolayı tabi, zaten şiirin anlattığı konu belli...şimdiki mahallemizin şirinesi gülten, eksiden de bendim, ama bir de fahriye ablamız var mıydı acaba? düşündüm taşındım bulamadım sanırım sadece erkeklere görünüyordu, e o zaman fahri abi var mıydı? Ben onu da görmedim, ne kurak bi yerde büyümüşüm ben...

tatil


bayram tatilininden hazır yeni gelmişken yine yeni bir tatil özlemiyle çalışmaya başladım, tatilin güzel tadı gene damağımda kaldı..iş gününün sonunda genelde acı kimi zaman da ne idüğü belirsiz bir tat kalıyor..iş de tatil gibi olsaydı o zaman tatilin de kıymeti olmuycaktı heralde, sahip olmak sahip olunan şeyin değerinin yitirilmesine neden oluyor..ama yine de haftaiçi tiyatro sinema dolaşan, kendilerine vakit ayıran kadınlara merakla bakıyorum, yakınlarda salı-çarşamba izin alıp ortalarda dolu dolu dolanmayı planlıyorum, haftaiçi istanbulu yaşıycam..iki günün beyliği beylik..