ev için planlarım

Gittiğim ülkelerden aldığım magnetlerle buzdolabının kapağını doldurmak istiyorum. Tabi bu hızla gidersem bu o kadar kolay bişey olmayacak farkındayım:) Zaten kapağın üstünde şu an en çok magnetli nikah şekerleri bulunuyor.
(Eyfel kulesi Orhan'dan...Çok kullanışlı ve güzel olduğu için benim magnetlerin yanına koydum.)

Bu duvarı ise blok baskı fotoğraflarla doldurmak istiyorum. Bu birinci isteğime göre daha kolay. İlk fotoğraf kardeşimden, buraya tablo asmaya çalışıp duvarı mahvedince ve akşama da misafir geleceği için bu fotoğrafı yapıştırmıştık.
(Fotoğraf kardeşimin sergilenen ilk fotoğrafı, bize ev hediyesi olarak getirdi, ben çekerken ışık patlamış sol taraftan)


Kitaplığımızın bi sürü kitapla dolması da bir başka isteğim. Kitaplık ikea'nın ünlü billy kitaplığı, 75ten beri bu kitaplık üretiliyor. Hatta bu dolsun, sonra yanına bi tane daha billy alsak hiç fena olmaz. 50 mm objektifle çektiğim için kitaplığın alt kısmı alamadım. Ama genel olarak görüldüğü üzere ütü dahil herşey var. Bir sürü kitabımız olunca bunlara başka yer bulacağız:) Yıllardır göçebe yaşayınca (yurt-öğrenci evi) kitap da birikmiyormuş bunu farkettim.

Coral Reef Adventure

Suyun içinde olmayı çok severim. Bunu da halen anne karnına özlem duymama bağlarım. Denizde ya da havuzda sırtüstü yatayım, işte bu benim için en büyük terapi olsa gerek..(Scuba diving kısmına değinmiyorum şimdilik)
Dün akşam Coral Reef Adventure ı izledim. Uzun zamandır izlediğim en güzel sualtı belgeseliydi. Pasifik okyanusundaki mercanların neden yok olduğuyla ilgili bir araştırmayı içeriyor. Suyun altında geçen kısmı çok fazla. Ama bunun dışında araştırıcıların yerel halkla iletişimleri yer alıyor. Suyun altı hiç burdaki gibi değildi. Hayran kaldım. Binbir çeşit böcekler, balıklar, mercanlar...Bir de böcek balık dayanışmaları süperdi, bi böcek balığın ağzını temizliyordu, diğerinde de balık böceği koruyordu. Her taraf rengarek cıvıl cıvıl, hepberaber dalga halinde hareket eden balıklar, hepberaber ne yapcağını bilmeden hareket edenler.. Böyle izledikçe mutlu oldum, gece rahat bir uyku uyudum. Süper oldu.

Ayşeyle Prag

Prag'tan en çok aklımda kalan şey; Ayşe'nin bu defteri ve eldivenleri oldu. Buz gibi havada tek eldivenle dolaştı, sonra bu eldiveni kaybetti, turdan kızlar bularak Ayşeye verdiler. Türkiyeye dönünce de eldiveninin diğer tekini bulmuş. Çok güldüm bu eldiven olayına. Defterde ise Ayçanın Prag haritası ve popüler noktalar vardı. Bi sürü yeri bulduk ama Medieval Restaurant'ı bi türlü bulamadık. Artık bi sonraki Prag çıkartmasında...

domuz gribi değilim sadece sinüzitim

Bugün yöneticim aradı, geçmiş olsun dedi, sonra da şirkette benim domuz gribi olduğum dedikoduları varmış, öyle misin gerçekten dedi, ben de anlattım sinüzit olduğumu. Burda belirtiler mevcut, çok şükür ne ishalim ne kusuyorum. Dolayısıyla domuz gribi olmadığımı düşünüyorum. Ama uzun zamandır bu kadar hasta olmamıştım.
En büyük sıkıntım öksürmek, uzun uzun zamandır bu kadar yoğun öksürmemiştim. Nefes borusuna yabancı madde girdiğinde, beyindeki öksürük merkezi otomatik olarak tetikleniyor ve yabancı maddeyi dışarı atmak için öksürmeye başlıyoruz. Öksürük şurupları beyindeki bölgeyi uyuşturarak öksürmeyi önlüyormuş. Sinüzit ise sinüslerimdeki mukozanın içeriğinin değişmesi anlamına geliyor. Doktorun verdiği ilaçlarla mukus boğazımdan aşağıya akıyor ve öksürmeme neden oluyor. Bunları internetten okuduklarımdan çıkardım. Yarın doktora yeniden gideceğim.
(Resimdeki en sevimli domuz: Piglet)

Türkiyeye hoşgeldim

Prag'tan daha da hasta olarak dönünce ilk iş eve yakın bir özel hastaneye gittim. Bir günlük iş göremezlik belgesi ve bir reçeteyle çıktım ordan. Hastanenin hali özel olmasına rağmen içler acısıydı. Fotokopi makinasnın icadından habersiz insanlar çalışıyodu:) Ordan çıkınca hastanenin hemen karşısındaki eczaneye gittim, bunca zaman özel sağlık sigortamı kullanıyordum, bir kere de SSKdan ilaç alayım dedim. 14 liralık ilacın 9 lirasını ben ödedim. Eczacı kalfasına da sordum bu nasıl iş benim bişey ödememem gerekmiyor mu diye, kanunlar değişmiş vs. bunları anlattı. Bugün de rapor almak için evin yakınındaki sağlık ocağına gittim. Buranın durumu da ilginçti. Beklerken içerdeki hastalarla da kaynaştık. Sonunda sıra bana geldi. Doktor 2 günlük rapor verdi. Ama işe gidilmeyen günler için de SSK maaşımdan kesiyormuş. Artık bunun neden böyle olduğunu sormadım bile..
Prag gibi biyerden Türkiyeye dönmek zaten acı veriyordu, bir de iki günde bunları yaşayınca daha da acı oldu..