kar



Kar benim için mahallenin çocuklarıyla tanışmak için en iyi fırsat. Ne zaman kar yağsa mutlaka kar topu oynamaya çıkıyorum, tabi mutlaka dışarda da çocuklar oluyor. Kar topuna katılmak diğer oyunlara göre daha kolay. Başka birine atarak kendini hemen hedefe çevirebiliyosun. Derken bi grubun içinde buluveriyosun.
Bugün de freedomdomla aşağıya indik, 3 veletle savaşa başladık. Kar da ne biçim bi kar, kar topu bile olmuyor, onun da genetiğiyle oynanmış. Toz olup uçuveriyor. Sanırım suyu eksik biraz. Arabaların üzerinde kar bırakmayana kadar oynadık.
Fotoğrafları da siyah beyaz filmle çekmiştim, annemlerin orda.. Heyy gidi heyy...

dünya disko topu olsa














Bu da nerden mi çıktı, disko topu alıcaktım ama evde asmak için pek bir yer yok, en iyisi dünya küresinin yerine disko topunu koysalar, ben çevirsem çevirsem, o dönse, sonra ben onun etrafında dönsem o benim etrafımda...

ağaçlar beyaz olsun













Tüm ağaçlar beyaz olsa daha güzel olur muydu dünya?

kumbaram



Kumbaramdaki paralar işe yaramaz hale geldi, ben farkında olmadan. YTL'den TL'ye döndük, ama bozukluklar kalmış öyle. Kantinci almadı, bakkal almadı, sıra dolmuş şöföründe..Neymiş efendim damlata damlata küçük bir göl yapmışım, o gölün de suyuna bişiler karışmış, su da işe yaramaz hale gelmiş..Yani damlaya damlaya göl olmuyomuş..

In Bruges



Son zamanlarda izlediğim en iyi film; In Bruges. Son günlerin popüler filmi Avatar'ı da izledim, onun hakkında da yazı yazacaktım, ama In Bruges'e öncelik vermek istedim.
Bu filmi Ayşe'den duymuştum ama izleyememiştim, geç bile kalmışım. İzlemeyenler mutlaka izlesin.
Film Belçika'nın en güzel şehri, Bruges'te geçiyor. Ve film Bruges'ün güzelliğini anlatmak için yapılmış sanki. Ölmek üzere olan birinin son günlerni en iyi şekilde geçirebileceği şehir olarak Bruges'ü düşünüyor Harry. Bu yüzden diğer iki karakteri Ray ve Ken, Bruges'e gönderiyor. Ama işler planladığı gibi gitmez.
Ken çocuk ruhlu bir çocuk katilidir, kendini öldürmeyi planlar, Ray'in de görevi Ken'i öldürmektir. Ama Ray onu böyle acınası halde görünce vazgeçiyor. Filmin bence en dikkat çekici sahnesi buydu. Aslında birini öldürmek gibi bir görevin var o kişi hazır intihar ediyor, işi ne kadar kolaylaşıyor. Yine de ölmeyi isteyen birini öldürmek daha da mı zorlaşıyor?
İkinci sağlam sahne ise, Harry'nin kendini cezalandırarak bu şehirde ölmeyi haketmesiydi. Bunların dışında, cüce olayı, Ken'in kızla restorandaki muhabbetleri, tren olayı hepsi çok iyiydi. Yönetmen drama içine kara mizah yerleştirmiş.
Bunların dışında da zaten eğlenceli, şaşırtıcı çoğu zaman dramatik sahneler vardı.
Martin McDonagh yazmış ve yönetmiş. Yönetmen, ingiliz, 1970 doğumlu, ama saçları erken ağartmış. Böyle film çekmeye devam edicekse saçları boşa ağırtmış sayılmaz. Bu adam kesinlikle takip edilmeli. Colin Farrel sevmem ama bu filmde iyiydi.

Bir de yönetmenle çekilen bu kareyi buldum, oyuncular ve yönetmen eğlenirken..










Bruges bana Karlovy Vary'i hatırlattı, kesinlikle gitmeliyim. Boş sokaklar dolaşmak, meydan da kahve içmek ve çan kulesine çıkmak istiyorum.

ışık mutluluk getiriyo




İstanbul'da en hoşlanmadığım mevsim kış, hava her daim gri oluyor. Bugün sabah çok güzel aydınlık bir hava vardı. Serviste gözlerimi kapatmadım bile, çevreme bakındım. Hep böyle ışık, aydınlık hava istiyorum. Tüm renkler canlı görünsün, pus olmasın, hatta taa uzataki tepesi karlı olan dağları görelim.